"Eğin"- Kemaliye / Kitabından.. Alıntılar - Aktarımlar. |
- GeZGiN
- Konu yazarı
- Çevrimdışı
- Yönetici
Az
Çok
- İletiler: 2
- Size teşekkür edenler: 0
11 yıl 7 ay önce - 11 yıl 7 ay önce #67
Yazan: GeZGiN
EGİN(Apçağa)’Lİ..Mehmet Şükrü ERTEM’İN ..yöremiz için ,21 Aralık 1946’da yazdığı..
İstanbul, Bürhanettin Erenler Matbaasında bastırdığı …“EĞİN”- KEMÂLİYE / kitabından… ALINTILAR…AKTARIMLAR…
Not: Yöremize,yıllar öncesinden bu güzel eseri için… sevgili hemşerim,kadim dost Mehmet Şükrü ERTEM’E siz okuyucularımızın huzurunda sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.Allah razı olsun ki bu güzel eseri yöremize kazandırmış..Drl : Doç. Burhan TARLABAŞI
EĞİN NASIL BİR YER..?
“Burası…cennetin kapısı,bir ağlama taşıdır.Hıçkırıkların boğazları tıkadığı,göz yaşlarının kalpleri sızlattığı yerdir.Burada,analar oğullarından, gelinler kocalarından,Bacılar kardeşlerinden,dostlar birbirinden ayrılır. Burası,”gurbet” denen cehennemin kapısı ..bir ayrılık köprüsüdür..Burası gelenler için sevinç duyulup,gözyaşının dökülerek karşılandığı, gidenlerin uğurlanıp keder duyulduğu yerdir.Siz şayet yabancıysanız bahtiyarsınızdır..Zira, siz bütün memleketin misafiri sayılırsınız. Sizi otelde bırakmazlar,nereye götürüp nerede istirahat ettireceklerini bilemezsiniz.
Örneğin;Eğin’de bir çobanın misafirine olan cömertliği şöyle anlatılır..
DAĞDA BİR OT BİTER KARDAN İLERİ,
AYVAYI KESERLER NARDAN İLERİ
SEN BİR ZİYARETSİN KURBAN İSTERSİN
KURBAN BULAMAADIM CANDAN İLERİ.
xx
GERÜŞLA (yuva) KÖYÜ…Semâsı mavi..Zemini yeşil..Bütün renklerini tabiattan almış ,âdeta efsaneler diyarında bir rüya gibi esrar alemini anlatır.
Bu muhteşem köyde fırat’ın uzaktan akseden hışırtısını dinlerken dalıp gidersiniz..Gerüşla’da sabahın ilk ışıklarıyla gözlerinizi açtığınızda kulaklarınız hemen bülbül sesiyle okşanır…aşağıdaki şiirle karşılanırsınız..
“YEŞİL RENGE BÜRÜNMÜŞ HER YERİN BAĞ-BAHÇELİK,
BİR TARAFIN SÜMBÜLLÜK,ÖTE YANIN MENEKŞELİK.
KAYALAR BİR TARAFA..DERELERİN CENNETLİK...
ÖVÜNÜRSÜN DURMADAN GERUŞLA’LIYIM DİYE..
KARŞINDADIR NAZARLIK GİBİ DURAN TOPDAŞLIK,
ALTINDAN FIRAT AKAR,YUKARIDADIR LALELİK.
KIRKGÖZÜN SUYUYLA SUVRALINCA YONCALIK,
ÖVÜNÜRSÜN DURMADAN GERUŞLA’LIYIM DİYE..!
(….Anonim..?)
Gerüşla’da küçük çakıl taşlarıyla süslenmiş evlerin önünden geçip de..tenha yollarda dolaştığınızda,açık pencerelerden sızan türküleri dinler..daha sonra mekiklerin takırtısını duyar, kayısı ağaçlarının altından ..kocayemiş fidanları arasından geçip meyve bahçelerine gidersiniz.Gerüşla’da ..her bağ yolu ,bir hark kenarı,her hark kenarı bir bağ yoludur.küçüklerin oynadığı,büyüklerin meyve indirip dut topladığı bağlarda kırmızı üzerine yeşil ve sarı çizgili entarilerle neşesiz ve üzgün kadınların dolaştığını görürsünüz.Çünkü onların Ankara ve İstanbul gibi gurbette hasretini çektiği ..bir babası,kardeşi,sevgilisi ya da nişanlısı ..vardır.
Bu yüzden onlar..Hep düşünceli ve hep mahzundurlar..Eğin kadınları üzüntüsünü ve ..hasretliğini “Elagözlü”(maniler)leriyle hep dile getirirler ..
OKUNMUYOR PARALARIN TURASI,
EYİ OLMEYİ YÜREGİMİN YARASİ.
ELA GÖZLERİNİ SEVDÜGÜM AĞAM,
ACEP NEDİR GAVUŞMANIN ÇARESİ.
xx
BİR GUŞ GONMİŞ GANATLUNUN BAŞİNE,
MERHEMET ET GÖZLERİMİN YAŞİNE.
VADEM YETER SENDEN HESRET ÖLÜRSEM,
DERTLÜ YAZIN MEZERİMIN DAŞİNE.
xx
GURBAN OLAM GÖZLERİNİN İÇİNE,
AYRI DÜŞTÜM O GEDİY GÜCÜME.
ELA GÖZLERİNİ SEVDÜGÜM AĞAM,
SIĞMADIN MI BİR EĞİN’İN İÇİNE…… O, daha söyleyecektir,fakat sizin dinlemeye tahammülünüz varsa..!
xx
ÖMÜR GELDİ GEÇTİ GÜLSÜZ BAHARSIZ,
HİÇ BİR GÜN GÖRMEDİM GAMSIZ KEDERSİZ.
ÖLMEK Mİ LAZIMDIR BANA SÖYLEYİN,
BİR TAŞ DİKİN SİYAH OLSUN YAZISIZ.
Eğin’in,tüm bu güzellikleri karşısında başınız döner,heyecandan sarsılır,sevinçten tıkanırsınız.çünkü Eğin, insana mazisini unutturacak,geleceğini düşündürmeyecek kadar ihtişamlıdır.
KIRKGÖZ’ÜN “TAKSİME TAŞI”NI BİLİYOR MUYDUNUZ..?…
Gemürgap (Toybelen)’lılarla Ergü’lüler arasında yıllarca süren kavga ve münakaşalar..ancak,kudretten,inanılması güç bir hadiseyle son bulmuş...Şöyle ki; Sabahleyin suyu köylerine bağlamaya gidenler,harkın tam ortasında suyu ikiye bölen bir taşın peyda olduğunu hayretler içinde görürler.
PEĞİR (Sırakonak) :
Eğin’i ,son ucundan müselleyen (üçgenleyen), üç sınıflı ilkokuluyla,cami ve çeşmeleriyle,güzel evleri..temiz sokaklarıyla,gül toplanan,sümbül koklanan..bahçelerinde kadife gibi yeşil yoncaların üzerine şöylece yaslanınca..kendinizi..sanki bütün senelerin yorgunluğunu toprağa terk etmiş,çimenlere gömmüş gibi hissedersiniz..
Pegir insanı, çıkardığı KİL’İ yuğurup yuvarladıktan sonra bunu banyolarında sabun yerine kullanır.
BAHÇE MAHALLESİ : Dere içlerine uzayıp giden yemyeşil bağlar,hinzanlara giden dik,inişli çıkışlı yollar,çeşmelerin şakır şakır aktığı,üzerinde asmaların çardaklandığı geniş avlularıyla burası..sanki küçük cennetin ayrı bir köşesi….
KÖÇAN MAHALLESİ : Meyilli bir bayır üzerinde ..yeşil bağları arasında kaybolup gider.En güzel ünlü yeri Köçan şelalesidir.
Sılasına dönmesi beklenen Köçan’lılar bir engel çıktığında..kalanlara durumu anlatırlar..
KÖÇAN’A SÖYLEYİN BU YIL AKMASIN,
AKIP AKIP YÜREĞİMİ YAKMASIN,
BENDEN SELAM SÖYLEN NAZLI YARİME,
BU YIL DA GELEMEM YOLA BAKMASIN.
ARİKİ ...Yeşil ..zümrüt gibi bir ormana benzer.Dipteki çınar ve söğütlerin,kavak ağaçlarının gölgelediği yeşil bir nehir gibidir.Ariki, yukarı ve aşağı olmak üzere yörenin en büyük mahallelerinden biridir.Gerüşla’ya gidecek olanlar..mutlaka aşağı Ariki’nin çöl kaldırımından inişli dik yolunu arkalarında bırakarak geçip giderler...
Eğin, bir ziraat ve bir ticaret memleketi değildir.Yörenin dağlık olması,arazinin elverişsizliği,ziraata imkan vermez.
Eğin’in geçmişindeki başlıca geçim kaynağı DUT’dur..Toplanın dutlar.. garcin sıvanmış, çakıl döşenmiş geniş damlarda çarşaflar üzerine serilerek kurutulur. Kışlığın yenen birinci kalitesi dışındakiler kaynatılıp şırası çıkarılır..güneşin hararetiyle damlarda pestil ve pekmez yapılır
(ANGİN) …
NEDİR SENDE BU GÜZELLİK BU AZAMET BU GURUR,
ETRAFINI ÇEVRELEMİŞ YALÇIN KAYALAR DURUR.
SULARIN ÇAĞLADIĞI BAHÇEDE BÜLBÜLLER ÖTER…
HER GEÇEN MUTLAK SANA ..ANGİN’DE BAKAR DA DURUR.
…anonim..?)
EĞİN’DE DAMLARDA YATARKEN…Bir yandan,ayın ve yıldızların, sizi kucaklayan gümüşi ışıkların altında…kendinizi avazdan esen gecenin rüzgarlarına terk ederken..Diğer yandan…maniler mırıldandığınızın farkında bile olmazsınız...
xx
EGİN’İN ÜSTÜNDE ZİNCİRLİ KAYA,
YAVRUM MAHCEMALİN BENZİYOR AYA.
YAZMIŞSIN Kİ YAKINLARDA GELECİM,
MEVLAM KAVUŞTURA GELECEK AYA.
xx
SABAHTAN KALKTIM Kİ DUMANLI DAĞLAR,
KATIRCI KAPIDA YÜKÜNÜ BAĞLAR.
YAVRULAR DURUKMİŞ SOFADA AĞLAR,
YA BEN AĞLAMAYAM KİMLER AĞLASIN,
ŞU GARİP GÖYNÜMÜ KİMLER EYLESİN.
xx
AVAZI DÖNERKEN MENDİL SALLADIK,
KIRKGÖZE BAKARAK COŞDUK AĞLADIK.
YOLUMUZ ÇOK UUZUNDU DÜŞÜNE KALDIK
AĞLAYA AĞLAYA GURBETE VARDIK
SON SÖZ :
EY EĞİN…!
ALLAH’IN SANA İHSAN ETTİĞİ BU TABİİ ZARAFET VE GÜZELLİĞİNLE SEN BİR HÂRİKASIN..
BU GELEN… VE ŞU GİDEN YOLCU, GÖRDÜKLERİNİ…
DUYDUKLARINI.. VE EŞSİZ VASFINI CİHANA HAYKIRMAK İHTİYACI İLE ÇIRPINIR.
SEN NESİN..!
ALEMİ KENDİNE BAĞLAYAN BU SIRRI NE GELEN… NE DE GİDEN YOLCU BİLİR.
BUNU SEN KENDİN DE SÖYLEMEZSİN.
Mehmet ŞÜKRÜ ERTEM
(21 Aralık 1946)
İstanbul, Bürhanettin Erenler Matbaasında bastırdığı …“EĞİN”- KEMÂLİYE / kitabından… ALINTILAR…AKTARIMLAR…
Not: Yöremize,yıllar öncesinden bu güzel eseri için… sevgili hemşerim,kadim dost Mehmet Şükrü ERTEM’E siz okuyucularımızın huzurunda sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.Allah razı olsun ki bu güzel eseri yöremize kazandırmış..Drl : Doç. Burhan TARLABAŞI
EĞİN NASIL BİR YER..?
“Burası…cennetin kapısı,bir ağlama taşıdır.Hıçkırıkların boğazları tıkadığı,göz yaşlarının kalpleri sızlattığı yerdir.Burada,analar oğullarından, gelinler kocalarından,Bacılar kardeşlerinden,dostlar birbirinden ayrılır. Burası,”gurbet” denen cehennemin kapısı ..bir ayrılık köprüsüdür..Burası gelenler için sevinç duyulup,gözyaşının dökülerek karşılandığı, gidenlerin uğurlanıp keder duyulduğu yerdir.Siz şayet yabancıysanız bahtiyarsınızdır..Zira, siz bütün memleketin misafiri sayılırsınız. Sizi otelde bırakmazlar,nereye götürüp nerede istirahat ettireceklerini bilemezsiniz.
Örneğin;Eğin’de bir çobanın misafirine olan cömertliği şöyle anlatılır..
DAĞDA BİR OT BİTER KARDAN İLERİ,
AYVAYI KESERLER NARDAN İLERİ
SEN BİR ZİYARETSİN KURBAN İSTERSİN
KURBAN BULAMAADIM CANDAN İLERİ.
xx
GERÜŞLA (yuva) KÖYÜ…Semâsı mavi..Zemini yeşil..Bütün renklerini tabiattan almış ,âdeta efsaneler diyarında bir rüya gibi esrar alemini anlatır.
Bu muhteşem köyde fırat’ın uzaktan akseden hışırtısını dinlerken dalıp gidersiniz..Gerüşla’da sabahın ilk ışıklarıyla gözlerinizi açtığınızda kulaklarınız hemen bülbül sesiyle okşanır…aşağıdaki şiirle karşılanırsınız..
“YEŞİL RENGE BÜRÜNMÜŞ HER YERİN BAĞ-BAHÇELİK,
BİR TARAFIN SÜMBÜLLÜK,ÖTE YANIN MENEKŞELİK.
KAYALAR BİR TARAFA..DERELERİN CENNETLİK...
ÖVÜNÜRSÜN DURMADAN GERUŞLA’LIYIM DİYE..
KARŞINDADIR NAZARLIK GİBİ DURAN TOPDAŞLIK,
ALTINDAN FIRAT AKAR,YUKARIDADIR LALELİK.
KIRKGÖZÜN SUYUYLA SUVRALINCA YONCALIK,
ÖVÜNÜRSÜN DURMADAN GERUŞLA’LIYIM DİYE..!
(….Anonim..?)
Gerüşla’da küçük çakıl taşlarıyla süslenmiş evlerin önünden geçip de..tenha yollarda dolaştığınızda,açık pencerelerden sızan türküleri dinler..daha sonra mekiklerin takırtısını duyar, kayısı ağaçlarının altından ..kocayemiş fidanları arasından geçip meyve bahçelerine gidersiniz.Gerüşla’da ..her bağ yolu ,bir hark kenarı,her hark kenarı bir bağ yoludur.küçüklerin oynadığı,büyüklerin meyve indirip dut topladığı bağlarda kırmızı üzerine yeşil ve sarı çizgili entarilerle neşesiz ve üzgün kadınların dolaştığını görürsünüz.Çünkü onların Ankara ve İstanbul gibi gurbette hasretini çektiği ..bir babası,kardeşi,sevgilisi ya da nişanlısı ..vardır.
Bu yüzden onlar..Hep düşünceli ve hep mahzundurlar..Eğin kadınları üzüntüsünü ve ..hasretliğini “Elagözlü”(maniler)leriyle hep dile getirirler ..
OKUNMUYOR PARALARIN TURASI,
EYİ OLMEYİ YÜREGİMİN YARASİ.
ELA GÖZLERİNİ SEVDÜGÜM AĞAM,
ACEP NEDİR GAVUŞMANIN ÇARESİ.
xx
BİR GUŞ GONMİŞ GANATLUNUN BAŞİNE,
MERHEMET ET GÖZLERİMİN YAŞİNE.
VADEM YETER SENDEN HESRET ÖLÜRSEM,
DERTLÜ YAZIN MEZERİMIN DAŞİNE.
xx
GURBAN OLAM GÖZLERİNİN İÇİNE,
AYRI DÜŞTÜM O GEDİY GÜCÜME.
ELA GÖZLERİNİ SEVDÜGÜM AĞAM,
SIĞMADIN MI BİR EĞİN’İN İÇİNE…… O, daha söyleyecektir,fakat sizin dinlemeye tahammülünüz varsa..!
xx
ÖMÜR GELDİ GEÇTİ GÜLSÜZ BAHARSIZ,
HİÇ BİR GÜN GÖRMEDİM GAMSIZ KEDERSİZ.
ÖLMEK Mİ LAZIMDIR BANA SÖYLEYİN,
BİR TAŞ DİKİN SİYAH OLSUN YAZISIZ.
Eğin’in,tüm bu güzellikleri karşısında başınız döner,heyecandan sarsılır,sevinçten tıkanırsınız.çünkü Eğin, insana mazisini unutturacak,geleceğini düşündürmeyecek kadar ihtişamlıdır.
KIRKGÖZ’ÜN “TAKSİME TAŞI”NI BİLİYOR MUYDUNUZ..?…
Gemürgap (Toybelen)’lılarla Ergü’lüler arasında yıllarca süren kavga ve münakaşalar..ancak,kudretten,inanılması güç bir hadiseyle son bulmuş...Şöyle ki; Sabahleyin suyu köylerine bağlamaya gidenler,harkın tam ortasında suyu ikiye bölen bir taşın peyda olduğunu hayretler içinde görürler.
PEĞİR (Sırakonak) :
Eğin’i ,son ucundan müselleyen (üçgenleyen), üç sınıflı ilkokuluyla,cami ve çeşmeleriyle,güzel evleri..temiz sokaklarıyla,gül toplanan,sümbül koklanan..bahçelerinde kadife gibi yeşil yoncaların üzerine şöylece yaslanınca..kendinizi..sanki bütün senelerin yorgunluğunu toprağa terk etmiş,çimenlere gömmüş gibi hissedersiniz..
Pegir insanı, çıkardığı KİL’İ yuğurup yuvarladıktan sonra bunu banyolarında sabun yerine kullanır.
BAHÇE MAHALLESİ : Dere içlerine uzayıp giden yemyeşil bağlar,hinzanlara giden dik,inişli çıkışlı yollar,çeşmelerin şakır şakır aktığı,üzerinde asmaların çardaklandığı geniş avlularıyla burası..sanki küçük cennetin ayrı bir köşesi….
KÖÇAN MAHALLESİ : Meyilli bir bayır üzerinde ..yeşil bağları arasında kaybolup gider.En güzel ünlü yeri Köçan şelalesidir.
Sılasına dönmesi beklenen Köçan’lılar bir engel çıktığında..kalanlara durumu anlatırlar..
KÖÇAN’A SÖYLEYİN BU YIL AKMASIN,
AKIP AKIP YÜREĞİMİ YAKMASIN,
BENDEN SELAM SÖYLEN NAZLI YARİME,
BU YIL DA GELEMEM YOLA BAKMASIN.
ARİKİ ...Yeşil ..zümrüt gibi bir ormana benzer.Dipteki çınar ve söğütlerin,kavak ağaçlarının gölgelediği yeşil bir nehir gibidir.Ariki, yukarı ve aşağı olmak üzere yörenin en büyük mahallelerinden biridir.Gerüşla’ya gidecek olanlar..mutlaka aşağı Ariki’nin çöl kaldırımından inişli dik yolunu arkalarında bırakarak geçip giderler...
Eğin, bir ziraat ve bir ticaret memleketi değildir.Yörenin dağlık olması,arazinin elverişsizliği,ziraata imkan vermez.
Eğin’in geçmişindeki başlıca geçim kaynağı DUT’dur..Toplanın dutlar.. garcin sıvanmış, çakıl döşenmiş geniş damlarda çarşaflar üzerine serilerek kurutulur. Kışlığın yenen birinci kalitesi dışındakiler kaynatılıp şırası çıkarılır..güneşin hararetiyle damlarda pestil ve pekmez yapılır
(ANGİN) …
NEDİR SENDE BU GÜZELLİK BU AZAMET BU GURUR,
ETRAFINI ÇEVRELEMİŞ YALÇIN KAYALAR DURUR.
SULARIN ÇAĞLADIĞI BAHÇEDE BÜLBÜLLER ÖTER…
HER GEÇEN MUTLAK SANA ..ANGİN’DE BAKAR DA DURUR.
…anonim..?)
EĞİN’DE DAMLARDA YATARKEN…Bir yandan,ayın ve yıldızların, sizi kucaklayan gümüşi ışıkların altında…kendinizi avazdan esen gecenin rüzgarlarına terk ederken..Diğer yandan…maniler mırıldandığınızın farkında bile olmazsınız...
xx
EGİN’İN ÜSTÜNDE ZİNCİRLİ KAYA,
YAVRUM MAHCEMALİN BENZİYOR AYA.
YAZMIŞSIN Kİ YAKINLARDA GELECİM,
MEVLAM KAVUŞTURA GELECEK AYA.
xx
SABAHTAN KALKTIM Kİ DUMANLI DAĞLAR,
KATIRCI KAPIDA YÜKÜNÜ BAĞLAR.
YAVRULAR DURUKMİŞ SOFADA AĞLAR,
YA BEN AĞLAMAYAM KİMLER AĞLASIN,
ŞU GARİP GÖYNÜMÜ KİMLER EYLESİN.
xx
AVAZI DÖNERKEN MENDİL SALLADIK,
KIRKGÖZE BAKARAK COŞDUK AĞLADIK.
YOLUMUZ ÇOK UUZUNDU DÜŞÜNE KALDIK
AĞLAYA AĞLAYA GURBETE VARDIK
SON SÖZ :
EY EĞİN…!
ALLAH’IN SANA İHSAN ETTİĞİ BU TABİİ ZARAFET VE GÜZELLİĞİNLE SEN BİR HÂRİKASIN..
BU GELEN… VE ŞU GİDEN YOLCU, GÖRDÜKLERİNİ…
DUYDUKLARINI.. VE EŞSİZ VASFINI CİHANA HAYKIRMAK İHTİYACI İLE ÇIRPINIR.
SEN NESİN..!
ALEMİ KENDİNE BAĞLAYAN BU SIRRI NE GELEN… NE DE GİDEN YOLCU BİLİR.
BUNU SEN KENDİN DE SÖYLEMEZSİN.
Mehmet ŞÜKRÜ ERTEM
(21 Aralık 1946)
Son düzenleme: 11 yıl 7 ay önce Yazan: GeZGiN.
Lütfen sohbete katılmak için Giriş ya da Hesap açın.
Sayfa oluşturma süresi: 0.173 saniye